Sugarpill’in rengarenk, parıl parıl dünyasının albenisine uzun zaman önce kapılmışken ancak deneme fırsatı bulabilmem gerçekten çok yazık. İddialı makyajı imzası haline getiren, hayata karşı bir duruşu olan bu yaşı ve kalbi genç insanların Sugarpill’i bu kadar sevmesi boşuna değilmiş. Farları bol pigmentli olduğu gibi gökkuşağının her rengi bulunabiliyor. Sadece neon renkler değil, daha nadir de olsa grilere, hakilere, pastellere rastlıyoruz. En efsane ürünleri ise paletleri. Hem mat hem de örtücü yapıda sıkıştırılmış far üretmek high end makyaj markalarının bile istikrar tutturamadığı bir alan. Benim gözüme kestirdiğim iki renk de toz far formunda olduğu için hala paletlerinden ya da sıkıştırılmış farlarından birini elime geçirmiş değilim. Bir de kendileri hayvanlar üzerinde test etmeyen cruelty free bir marka olsa da maalesef her rengi vegan değil. Yoksa ürettikleri tüm morları alabilirim. İnsan her zaman temiz ve canlı bir mat mor bulamıyor. Yani en azından ben hala bulamadım. Ah Sugarpill, komple vegan olsan da morlar içinde yüzsek.

Black Friday indiriminden Penelope ve Lumi toz farlarını, bir de eyeliner fırçasını aldım.

Ambalajından bahsetmesem olmaz. Kargo kutusu, ürün kartonu ve kapları markanın eğlenceli konseptiyle uyumlu. Küçük ayrıntıları düşünmüş olmaları çok güzel, kutuyu açınca içinizi bir sevinç kaplıyor. Yanardönerler ve holografik detayları var, parlıyorlar falan, sürekli bakasım geliyor. Bir de KOCAMANLAR. Fiyatları bir indie markaya göre fazla gibi görünse de 5 gramlık miktarıyla Mac pigmentlerden hem daha fazla hem de daha ucuz. Cruelty free olması da ekstra bir bonus katıyor işin içine.

Penelope‘nin turuncuya ya da kahverengiye kaçmayan o ideal bakır tonu ve sim bombası yapısına karşı koyamadım ve günlük kullanamayacağımı bile bile aldım. Kapağını açtığımda yapısının alıştığımız pigmentlerden farklı olduğunu gördüm, tam anlamıyla toz halinde değil. Alta yapışkan bir baz sürmeye gerek kalmadan da güçlü bir metalik renk oluşturuyor. Yalnız, uygulama konusunda alıştırma yapmak lazım. Aşağıdaki kol swatchından da belli olacağı gibi parmağınıza alıp bir yere uyguladığınızda yamalı bir görüntü çıkarabiliyor. Şansım yaver gittiğinde ise yağ gibi kaydığını, tek sürüşte tüm göz kapağını örttüğünü, blend etmenin çocuk oyuncağına dönüştüğünü, akşama kadar göz altlarına dökülmeden yerinden kımıldamadığını görmüşlüğüm var. Tamam biraz abartmış olabilirim ama aşağı yukarı böyle. Her zaman o şansı yakalayamıyorum ama. Bu yüzden sür-çık far sevenlerin Penelope ile yıldızı barışacağını pek sanmıyorum. Penelope uğraş gerektiren, ilgi isteyen, üzerine düşülmesini seven bir arkadaşımız.

Lumi, apayrı bir şey. Özel bir renk olduğunu belli ki tüm dünya farketmiş, sürekli sold out durumunda. İlk bakışta sıradan bir beyaz gibi görünüyor ama adeta kar taneleri gibi gözüken turkuaz-mavi ışıltıları var. Penelope’nin aksine çılgın metalik ya da koca simli bitişten çok uzakta. Daha soft, daha ince, daha şeffaf bir yapısı var. Yoğun uygulayarak örtücülük sağlanabiliyor. Ya da yabancılar desin angelic, biz diyelim “ulvi” bir ışıltı katsın diye elinizi hafif tutabilirsiniz. Bu farın bir özelliği daha var. Baskın bir baz rengi olmadığı için -krem yapıdaki- koyu renklerin üzerine uygulandığında çok farklı sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. Sıradan siyah farınız birden turkuaz ışıltılı metalik bir renge dönüyor mesela.

Kol swatchlarının özellikle Penelope’ye haksızlık ettiğini düşündüğüm için bir de parmaklanmış versiyonlarını çektim. Sadece kapağa dokunarak elde ettiğim sonuçlar bunlar üstelik, çok pigmentliler.

Gözde nasıl göründüğünü, makyajda nasıl kullandığımı henüz fotoğraflama imkanım olmadı. L’Arc-en-ciel, postu görmeyi çok isteyince daha fazla oyalanmak istemedim ve benim gibi tembel bir blogger’ın elinde fazlaca bekleyen bu bebekler hakkında yazmaya koyulayım dedim. İlerleyen zamanlarda instagram hesabımda bol bol Penelope’li ve Lumi’li makyajlar yayınlamayı planlıyorum, merak edenlere not düşeyim.

Ah ah, parlak farlar gözümü alınca eyeliner fırçasını unutuyordum az kalsın. Jel eyeliner sürmek için kırtasiyelerden ya da hobi dükkanlarından alınan ince bir fırça genelde yeterli oluyor. Ama bu tarz uca doğru sivrilen kalın fırça şeklini daha pratik buluyorum. Sert ve tok olduğu için daha nazlı jel eyelinerların hakkından geliyor. Sayesinde kontrol edebildiğim düzgün çizgiler yaratabiliyorum.

Nereden, kaça aldım?

Türkiye’de bulunmayan her markayı alırken yaptığım gibi, internet sitesinden sipariş verdim. Farın her biri 13$, fırça 14$, ben güzel bir indirim yakaladığım için daha ucuza geldiler. Türkiye’ye gönderim ücreti maalesef biraz pahalıcana, 14$. Siparişim 2 gün içinde kargolandı, takip nosu ile takip edebildim, yaklaşık 3 haftada elimdeydi. Hiçbir sorunla karşılaşmadığım için indirimlerde tekrar sipariş vermeyi düşünürüm ama Türkiye’de yurtdışından kozmetik sipariş etmenin yasak olduğunu ve gümrüğe takılabileceğini hatırlatırım.